╚► Risale-i Nur Dersleri ╚► Yeni videolarımızdan haberdar olmak için “ABONE OLUN” yazan butondan kanalımıza abone olmayı unutmayın. ╚► Videolarımızın daha fazla kişiye ulaşması için videoyu beğenip paylaşabilirsiniz. HİZMET REHBERİ - Bediüzzaman Said NURSİ Açıklayan - Prof. Dr. Şener Dilek Kayıt tarihi: 05.11.17 , Yer: İstanbul, Pendik --- OKUNAN BÖLÜM --- [Bir avuç havanın gösterdikleri mu'cizat-ı kudretten bu hakikat anlaşılıyor ki: Her bir zerre Cenab-ı Hakk'ı zâtıyla ve sıfâtıyla tarif eder ve isbat eder. ] Bütün kâinatı teftiş eden hükemalar ve ülemalar büyük ve geniş delillerle, Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un vücudunu ve vahdetini isbat etmek için bütün kâinatı nazara alırlar. Sonra marifetullahı tam elde ediyorlar. Halbuki nasıl Güneş çıktığı vakit bir zerrecik cam, aynı deniz yüzü gibi Güneş'i gösteriyor ve o Güneş'e işaret ediyor. Öyle de, bu bir avuç havadaki her bir zerre de mezkûr hakikate binaen aynen kâinat denizindeki cilve-i tevhidi, sıfat ve kemaliyle kendilerinde gösteriyorlar. İşte Kur'an-ı Hakîm'in manevî mu'cizesinin bir lem'ası olan Risale-i Nur bu hakikatı izahatıyla isbat etmesi içindir ki; müdakkik bir Nurcu, huzur-u daimî kazanmak ve marifetullahı her vakit tahattur etmek için ve huzur-u daimî hatırı için "Lâ mevcude illâ Hû" demeğe mecbur olmuyor. Ve yine bir kısım ehl-i hakikatın daimî huzuru bulmak için "Lâ meşhude illâ Hû" dedikleri gibi, o Nurcu böyle demeye muhtaç olmuyor. Belki وَ فِى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلَى اَنَّهُ وَاحِدٌ parlak hakikatının kudsî penceresi ona kâfi geliyor. Bu kudsî Arabî fıkranın kısacık bir izahı şudur ki: Evet herkesin bu âlemde birer âlemi var, birer kâinatı var. Âdeta zîşuurlar adedince birbiri içinde hadsiz kâinatlar, âlemler var. Herkesin hususî âleminin ve kâinatının ve dünyasının direği kendi hayatıdır. Nasıl herkesin elinde bir âyinesi bulunsa ve bir büyük saraya mukabil tutsa, herkes bir nevi saraya, âyinesi içinde sahib olur. Öyle de herkesin hususî bir dünyası var. Bir kısım ehl-i hakikat bu hususî dünyasını "Lâ mevcude illâ Hû" diye inkâr etmekle, terk-i masiva sırrıyla Cenab-ı Hakk'a karşı huzur-u daimî ve marifet-i İlahiye bulur. Ve bir kısım ehl-i hakikat da yine daimî marifet ve huzuru bulmak için "Lâ meşhude illâ Hû" deyip kendi hususî dünyasını nisyan hapsine sokar; fânilik perdesini üstüne çeker; huzuru bulmakla bütün ömrünü bir nevi ibadet hükmüne getirir. Şimdi bu zamanda Kur'anın i'caz-ı manevîsiyle tezahür eden وَ فِى كُلِّ شَيْءٍ لَهُ اٰيَةٌ تَدُلُّ عَلَى اَنَّهُ وَاحِدٌ sırrıyla, yani zerrelerden yıldızlara kadar her şeyde bir pencere-i tevhid var ve doğrudan doğruya Zât-ı Vâhid-i Ehad'i sıfâtıyla bildiren âyetleri, yani delaletleri ve işaretleri var.(Emirdağ Lâhikası (II) 68) Hizmet Rehberi ( 56 )