Prof. Dr. Şener Dilek - Muhâkemat - 37 - Sh63 - 3. Mesele - Kaf Dağı

submitted by Mehmet ER on 02/18/18 1

Risale-i Nur Dersleri Yeni videolarımızdan haberdar olmak için “ABONE OLUN” yazan butondan kanalımıza abone olmayı unutmayın. Videolarımızın daha fazla kişiye ulaşması için videoyu beğenip paylaşabilirsiniz. Prof. Dr. Şener Dilek - MUHÂKEMAT, Bediüzzaman Said Nursi Kayıt tarihi: 21.05.2017 Yer: İstanbul, Pendik --- OKUNAN BÖLÜM --- Üçüncü Mes'ele Kaf Dağı'dır. İşaret: Malûmdur, bir şeyin mahiyetinin keyfiyetini bilmek başkadır, o şeyin vücudunu tasdik etmek yine başkadır. Bu iki noktayı temyiz etmek lâzımdır. Zira çok şeylerin asıl vücudu yakîn iken, vehim onda tasarruf ederek tâ imkândan imtina' derecesine çıkarıyor. İstersen Yedinci Mukaddeme'den sual et; sana "neam" cevabı verecektir. Hem de çok şeylerin metinleri kat'î iken delaletlerinde zunûn tezahüm eylemişlerdir. Belki "Murad nedir" olan sualinin cevabında efham, mütehayyir olmuşlardır. İstersen Onbirinci Mukaddeme'nin sadefini aç. Bu cevheri bulacaksın. Tenbih: Vaktaki bu böyledir. "Kaf"a işaret eden kat'iyy-ül metinlerden yalnız قٓ وَ الْقُرْاٰنِ الْمَجِيدِ dir. Halbuki caizdir; "Kaf", "Sad" gibi olsun. Dünyanın şarkında değil, belki ağzın garbındadır. Şu ihtimal ile delil yakîniyetten düşer. Hem de kat'iyy-üd delalet bundan başka olmadığının bir delili; Şer'in müçtehidlerinden olan Karafî'nin لاَ اَصْلَ لَهُ demesidir. Lâkin İbn-i Abbas'a isnad olunan keyfiyet-i meşhuresi, Dördüncü Mukaddeme'ye bak. Vech-i nisbeti sana temessül edecektir. Halbuki İbn-i Abbas'ın her söylediği sözü, hadîs olması lâzım gelmediği gibi, her naklettiği şeyi de onun makbulü olmak lâzım gelmez. Zira İbn-i Abbas gençliğinde İsrailiyata, bazı hakaikin tezahürü için hikâyet tarîkiyle bir derece atf-ı nazar eylemiştir. Eğer dersen: "Muhakkikîn-i sofiye, "Kaf"a dair pek çok tasviratta bulunmuşlardır?" Buna cevaben derim: "Meşhur olan âlem-i misal, onların cevelangâhıdır. Biz elbisemizi çıkardığımız gibi, onlar da cesedlerini çıkarıp seyr-i ruhanî ile o ma'rezgâh-ı acaibe temaşa ediyorlar. "Kaf" ise; o âlemde onların tarif ettikleri gibi mütemessildir. Bir parça âyinede, semavat ve nücum temessül ettikleri gibi, bu âlem-i şehadette velev küçük şeyler de olsa -çekirdek gibi- âlem-i misalde tecessüm-ü maanînin tesiriyle bir büyük ağaç oluyor. Bu iki âlemin ahkâmları birbirine karıştırılmaz. Muhyiddin-i Arabî'nin mağz-ı kelâmına muttali olan bunu tasdik eder. Amma avamın yahut avam gibi adamların mabeynlerinde müştehir olan keyfiyeti ki: "Kaf" yere muhittir ve müteaddiddir.. her ikisinin ortasında beş yüz senedir.. ve zirvesi semanın ketfine mümastır.. ilâ âhiri hayalâtihim... Bunu, ne kıymette olduğunu bilmek istersen, git Üçüncü Mukaddeme'den fenerini yak; sonra gel, bu zulümata gir. Belki âb-ı hayat olan belâgatını göreceksin. Eğer bizim bu mes'elede olan itikadımızı anlamak istersen; bil ki ben "Kaf"ın vücuduna cezmederim; fakat keyfiyeti ise, havale ederim. Eğer bir hadîs-i sahih ve mütevatir, keyfiyetin beyanında sabit olursa iman ederim ki; murad-ı Nebi sadık ve doğru ve haktır. Fakat murad-ı Nebevî üzerine... Yoksa nâsın mütehayyelleri üzerine değildir. Zira bazan fehmolunan şey, muradın gayrısıdır. Bu mes'elede malûmumuz budur: Kaf Dağı, ekser şarkı ihata eden ve eski zamanda bedevi ve medenîlerin aralarında fâsıl olan ve a'zam-ı cibal-i dünya olan Çamular'ının annesi olan Himalaya................. Ve sâniyen: Âlem-i şehadete suretiyle ve âlem-i gayba manasıyla müşabih ve ikisinin mabeyninde bir berzah olan âlem-i misal o muammayı halleder. Kim isterse keşf-i sadık penceresiyle veya rü'ya-yı sadık menfeziyle veya şeffaf şeyler dûrbîniyle ve hiç olmazsa hayalin vera'-i perdesiyle o âleme bir derece seyirci olabilir. Bu âlem-i misalin vücuduna ve onda maanînin tecessüm etmelerine pek çok delail vardır. Binaenaleyh bu kürede olan "Kaf", o âlemde zül-acaib olan "Kaf"ın çekirdeği olabilir. Hem de Sâni'in mülkü geniştir. Bu sefil küreye münhasır değildir. Feza ise gayet vâsi', Allah'ın dünyası gayet azîm olduğundan zül-acaib olan "Kaf"ı istiab edebilir. Fakat eyyam-ı İlahiye ile beşyüz sene bizim küreden uzak olmakla beraber mevc-i mekfuf olan semaya temas etmek, imkân-ı aklîden hariç değildir. Zira "Kaf" sema gibi şeffaf ve gayr-ı mer'î olmak caizdir. Ve râbian: Neden caiz olmasın ki "Kaf", daire-i ufuktan tecelli eden silsile-i a'zamdan ibaret ola... Nasıl ufkun ismi de "Kaf"a me'haz olabilir. Zira devair-i mütedâhile gibi nereye bakılırsa, silsilelerden bir daire görülür. Gide gide nazar kalır, hayale teslim eder. En nihayet hayal ise selasil-i cibalden bir daire-i muhiti tahayyül eder ki, semanın etrafına temas ediyor. Küreviyet sırrıyla, beş yüz sene de uzak olursa yine muttasıl görünür. * * * Muhakemat ( 65 )

Leave a comment

Be the first to comment

Collections with this video
Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×