Prof. Dr. Şener Dilek - Muhâkemat - 18 - Vakta ki Hal Sahrasında İstikbal Dağlarına...

submitted by Mehmet ER on 02/18/18 1

Risale-i Nur Dersleri Yeni videolarımızdan haberdar olmak için “ABONE OLUN” yazan butondan kanalımıza abone olmayı unutmayın. Videolarımızın daha fazla kişiye ulaşması için videoyu beğenip paylaşabilirsiniz. Prof. Dr. Şener Dilek - MUHÂKEMAT Kitabı, Bediüzzaman Kayıt tarihi: 11.12.2016 Yer: İstanbul, Pendik --- DERS NOTLARI --- 03:10 batıl mezheplerinin doğumunun nedeni isdibda-ı ilmidir 07:25 İranlıların hz Ömere medyun-u şükran olması lazım, alevilik iç yüzü 14:00 demagoji batılı hak hakkı batıl görmek 15:14 kırkıncı hoca, öğretmene; "niye oruç tutmuyorsun", bir sineğin pisliğinde boğulmuşlar, safsata 20:19 "Sana yakin gelinceye kadar namaz ve ibadete devam et" yakin nedir, ölümdür 21:31 meşrep fıtratla alakalı, mezhep tutulan yol 22:36 önce hakkı tanı sonra insanları tanı 23:15 3 tip ayna 24:25 tevfik, tatbik(temsil,uygulama), istişare 27:50 "dünyada İslamiyeti yaşıyorsan bu hoca gibi olacaksın" ziya hoca 29:36 itminan, gözle görülür, hissedilir, yüzde görülür, konuşmada, halde görülür 30:42 "bu yüzde yalan yok" - Abdullah bin Selam 33:00 "ma-i mukadder" azından çıkan kelamı rafine edeceksin 35:38 filan beldenin müftüsü "ne konuşuyor" anlamadım itminan yok 39:03 "Ahirzaman da önce bal bozulur"-hadis 40:15 ticarette ahlakta eğitimde 43:34 "sesini yükseltme sözünü yükselt" - camide hoca 45:38 uhud savaşında okçular tepesi "sen onlara sert davransaydın dağılırlardı" , "sen onlarla meşveret et" 50:10 hak burhan akıl meşveret 58:01 hicri 5. ten 12. asra kadar kuvvet hakkı mağlub etmiş 58:38 efkarın saltanatı 01:00:31 fikirlerin meşvereti --- OKUNAN BÖLÜM --- Vakta ki hal sahrasında istikbal dağlarına daima yağmur veren hakaik-i hikmetin maden-i tebahhuratı efkâr ve akıl ve hak ve hikmet olduklarından ve yeni tevellüde başlayan meyl-i taharri-i hakikat ve aşk-ı hak ve menfaat-ı umumiyeyi menfaat-ı şahsiyeye tercih ve meyl-i insaniyetkâraneyi intac eyleyen berahin-i katıadan başka isbat-ı müddea birşeyle olmaz... Biz ehl-i haliz, namzed-i istikbaliz. Tasvir ve tezyin-i müddea, zihnimizi işba' etmiyor. Bürhan isteriz. Biraz da iki sultan hükmünde olan mazi ve istikbalin hasenat ve seyyiatlarını zikredelim. Mazi ülkesinde ekseriyetle hükümferma, kuvvet ve heva ve tabiat ve müyulat ve hissiyat olduğundan; seyyiatından biri, herbir emirde, -velev filcümle olsun- istibdad ve tahakküm var idi. Hem de meslek-i gayra husumete, kendi mesleğine iltizam ve muhabbetten daha ziyade ihtimam olunur idi. Hem de bir şahsa husumetin, başkasının muhabbeti suretinde tezahürü idi. Hem de keşf-i hakikata mani olan iltizam ve taassub ve tarafdarlığın müdahaleleri idi. Hasıl-ı kelâm: Müyulat muhtelife olduklarından tarafdarlık hissi, herşeye parmak vurmak ile ihtilafatla ihtilâl çıkarıldığından, hakikat ise kaçıp gizlenirdi. Hem de istibdad-ı hissiyatın seyyielerindendir ki: Mesalik ve mezahibi ikame edecek, galiben taassub veya tadlil-i gayr veya safsata idi. Halbuki üçü de nazar-ı şeriatta mezmum ve uhuvvet-i İslâmiyeye ve nisbet-i hemcinsiyeye ve teavün-ü fıtrîye münafîdir. Hattâ o derece oluyor; bunlardan biri taassub ve safsatasını terkederek nâsın icma' ve tevatürünü tasdik ettiği gibi, birden mezheb ve mesleğini tebdil etmeye muztar kalıyor. Halbuki taassub yerinde hak ve safsata yerinde bürhan ve tadlil-i gayr yerinde tevfik ve tatbik ve istişare ederse, dünya birleşse hak olan mezheb ve mesleğini bir parça tebdil edemez. Nasılki zaman-ı saadette ve selef-i sâlihîn zamanlarında hükümferma hak ve bürhan ve akıl ve meşveret olduklarından, şükûk ve şübehatın hükümleri olmaz idi. Kezalik görüyoruz ki: Fennin himmetiyle, zaman-ı halde filcümle, inşâallah istikbalde bitamamihi hükümferma kuvvete bedel hak ve safsataya bedel bürhan ve tab'a bedel akıl ve hevaya bedel hüda ve taassuba bedel metanet ve garaza bedel hamiyet ve müyulat-ı nefsaniyeye bedel temayülat-ı ukûl ve hissiyata bedel efkâr olacaklardır; karn-ı evvel ve sâni ve sâlis'teki gibi ve beşinci karn'a kadar filcümle olduğu gibi. Beşinci asırdan şimdiye kadar kuvvet hakkı mağlub eylemiş idi. Saltanat-ı efkârın icra-yı hasenesindendir ki: Hakaik-i İslâmiyetin güneşi, evham ve hayalât bulutlarından kurtulmuş, her yeri tenvire başlamıştır. Hattâ dinsizlik bataklığında taaffün eden adamlar dahi o ziya ile istifadeye başlamıştırlar. Hem de meşveret-i efkârın mehasinindendir ki: Makasıd ve mesalik, bürhan-ı katı' üzerine teessüs ve her kemale mümidd olan hakk-ı sabit ile hakaiki rabteylemesidir. Bunun neticesi; bâtıl, hak suretini giymekle efkârı aldatmaz.

Leave a comment

Be the first to comment

Collections with this video
Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×