SELAHATTİN AKYIL AĞABEY Selahaddin Akyıl Ağabey 1933 Van doğumludur, 15 Eylül 2020 tarihinde İzmir’de vefat etmiştir. Risale-i Nur’u 1953’te Vanlı merhum Molla Hamit Ağabey vesilesiyle tanımıştır. Birincisi 1956’da olmak üzere çok kere Üstad Bediüzzaman hazretlerini ziyaret etmiştir. Van’da Çaycı Emin Çayırlı ağabeyle de yakın dostlukları olmuş. Selahattin Akyıl yirmiye yakın hapis, mahkeme veya nezaret görmüş bir kahraman... Bir zamanlar geleneksel Bediüzzaman Van Mevlidi, Selahaddin Akyıl adı ile gazetelere ilan verilerek duyurulurdu. Şimdi İzmir’de ikamet etmektedir. İlerlemiş yaşına rağmen hizmet heyecanını ve şevkini daima muhafaza ediyor. Oğulları Said ve Zübeyir ile beraber müteahhitlik yapan ağabeyimiz, yaptığı inşaatlarda birer “Dershane-i Nuriye” açılmasına da vesile olmaktadır. Selahattin Akyıl Ağabey hatıralarını anlattı, biz de kaydettik. İşte bazı bölümler: RİSALE-İ NURLARI MOLLA HAMİT TANITTI Kitap okumaya çok meraklıydım. Daha sonraları dinî kitaplar okumaya başladım, fakat tam tatmin olamadım. Sonra Peygamberimizin (a.s.m.) hayatını okudum, okuduktan sonra Peygamberimizi (a.s.m.) rüyada gördüm. Kısa bir zaman sonra da Risale-i Nurları tanıdım. Sene 1953... Vanlı Molla Hamit Ağabey tanıttı bana nurları. İlk defa da Elhüccetü’z-Zehra risalesini verdi. O zaman daktilo yazısıyla yazıldığından büyük ebattı. Baştan anlayamadım, ağır geldi ama o kitap hiç elimden düşmedi. Sonra Bolu’ya askere gittim. Bayram izni zamanında herkes memleketine giderken ben yakın diye Adapazarı’na tanıdık bir otelcinin yanına gittim. Orada kitapevlerini gezerken baktım Üstad’ın yeğeniyle beraber resmi bulunan Eşref Edip’in Tarihçe-i Hayat’ı… Aldım, otelciyle okumaya başladık. Baktım otelcinin çok hoşuna gitti. Bana, ‘Sen bu kitabı bana ver, sen yenisini alırsın’ dedi. O zaman 2,5 liraydı. Otelci bir başkasına okumuş, onun da hoşuna gitmiş, öğretmen olan kızına vermek için isteyince o kitabı da verdim. Sonra onlara satılan yeri gösterdim. Ben istihkâmda telsizci idim. Haftada iki defa telsiz dersi verirlerdi askerlere. Bu sefer telsizi bırakıp, Risale-i Nur okumaya başladım. Bir keresinde subay yakaladı, fakat müsamaha gösterdi, bir şey demedi. MAHKEMEDE SANKİ HARP YAPILIYORDU Üstad’la son görüşmemiz, 1960’ta vefatından bir ay evvel oldu. Ben İzmir’e gelmiştim, İzmir’de mahkeme vardı. Rahmetli Av. Bekir Bey ile Av. Necdet Doğanata girmişti. Mahkeme çok şiddetli geçti. Gençlik Rehberi ve Tesettür Risalesi mahkemesiydi. Savcı: ‘Gençlik Rehberi ve Tesettür Risalesi rejim aleyhinedir, onun için mahkeme gizli yapılmalıdır’ deyince Bekir Berk Ağabey kalktı: ‘Gizlilik, komünistlik ve despota işidir. Demokratik nizamla idare edilen yerlerde gizlilik karanlığı olamaz. Biz efkâr-ı umumiye aydınlığında hesap vermek istiyoruz’ dedi. Gizlilik kararından dolayı Bekir Berk ve Necdet Doğanata mahkemeden çekildiler, ‘istediğiniz gibi yapın!’ dediler. Mahkeme ortada kalınca hâkimler tekrar görüştüler, serbest olunca hâkimin biri çekildi. Sanki harp yapılıyordu. O zaman ben İstanbul’dan Şuâlar kitabını almıştım, birini Avukat Necdet Doğanata istedi ona verdim. RİSALE-İ NUR’A PERDE OLMAMAK İÇİN ALLAH SESİMİ KESTİ İzmir’den dönüşte Emirdağ’da olan Üstad’ı ziyaret ettim. Osman Çalışkan dükkânda idi, ‘Üstad burada’ dedi. Üstad’ın ziyaretine gittim. Hz. Üstad: ‘Kardeşim! Risale-i Nur’a perde yapmamak için, Allah benim sesimi de kesti… Bütün müşkülleri Risale-i Nur halletmiş…’ dedi. Bizzat bana şunu söyledi: ‘Bak kardeşim! Şeyh Fehim’i ben yanıma almışım. Çocuklarına selâm söyle, Onun için merak etmesinler. Camilerde, vaazlarda Risale-i Nur okusunlar’ dedi. Onun torunu o zaman Van müftüsüydü. Üstad böyle yanıma aldım deyince, ben Üstad’ın yanına baktım safça… Şeyh Fehim’in adı Tarihçe-i Hayat’ta geçer.1 1 “Molla Said, Şark’ın büyük ulema ve meşayihinden olan Seyyid Nur Mehmet, Şeyh Abdurrahman-ı Tağî, Şeyh Fehim ve Şeyh Mehmet Küfrevî gibi zevat-ı âliyenin her birisinden ilm-i irfan hususunda ayrı ayrı derslere nail olduğundan, onları fevkalâde severdi.” (Tarihçe-i Hayat, 47) Sonra ben Van’a geri döndüm. Müftüye gittim: ‘Üstad’ın selâmı var, camilerde vaazlarda Risale-i Nur okusun diyor’ dedim. ‘Benim başım üstüne’ dedi ve tâ ihtilâla (27 Mayıs 1960) kadar Erek Camii’nde okudu. Üstad bana: ‘Ben seninle oraya geleceğim. İstiyorum ki seni de yanıma alayım ama diyecekler ki: Bak hemşerisini yanına aldı. Sen benim vekilimsin, git oradaki kardeşlere söyle, risaleleri okusunlar’ dedi. Selahaddin Akyıl ağabeyin kıymetli hatıralarının tamamı, Ağabeyler Anlatıyor cilt-1 kitabından okunabilir.