Burdurlu Refik Ağır: Üstad’ımızın yanından ayrılırken elimize boş testileri verdi öyle gönderdi...

submitted by Mehmet ER on 10/28/23 1

BURDURLU REFİK AĞIR Refik Ağır ağabeyimiz 1931 Burdur doğumludur. 25 Ağustos 2020 tarihinde yine Burdur’da vefat etmiştir. Avukat Gültekin Sarıgül: “Ömer kardeş, Burdur’da Hz. Üstad’la görüşmüş yaşlı bir ağabeyimiz var. Onun hatıralarını mutlaka kaydetmelisin” dedi. Çantamızı, kameramızı aldık düştük Burdur yollarına. Refik Ağır Ağabey bizi evinde karşıladı. Uzun sohbetimiz ve sorularımız oldu; hepsini kaydettik. Refik Ağır, önce Bediüzzaman Hazretlerinin Burdur’da kaldığı mekânlardan bahsetti. Daha sonra Emirdağ’da yaptığı kendi ziyaretini ve Üstad’ın Ceylan ağabeyle beraber Burdur’a gelişini anlattı. Üstad Bediüzzaman Hazretleri Refik Ağabeye ve yanındakine “Seni Burdur’a, seni de Çivril’e vekil tayin ediyorum” deyince, Refik Ağabey paniğe kapılıyor ve “Efendim biz yapamayız, ağır mesuliyet yüklüyorsunuz bize” deyiveriyor. Muktezayı hale göre müdebbirlik vasfı zirvede olan Hz. Üstad hemen, “Yapabildiğiniz kadar, yapabildiğiniz kadar yapın” diyerek ipi gevşetiyor. Demiyor “Vekâleti geri aldım”, demiyor “İlla yapmanız lazım”, “O zaman niye geldiniz buraya” da demiyor. Boş testileri misafirlerin ellerine vererek göndermek ise, tedbir melekesinin şahikası... Ayrıntılarda büyük mesajlar var… Av. Bekir Berk ile Mustafa Ezener Ağabeylerin, Refik Ağır’ın evinde sabaha kadar müdafaa hazırlayıp, hiç uyumadan Burdur Ağır Ceza’ya duruşmaya gitmeleri ve ertesi gün başka bir mahkemeye yetişmeleri, nasıl bir fedakârlıktır, nasıl bir kahramanlıktır; bunu kelimelerle sayfaya döküp canlandırmak mümkün olamadı doğrusu… Sigarayla ilgili hatırayı yıllar evvel merhum Vahşi Şaban Ağabeyden dinlemiştim. Refik Ağabey de aynısını anlatınca kitabıma almam gerekti. Yorum yok… Refik Ağabey ve Av. Gültekin Ağabeye –kendisiyle ilgili kısımları- danışarak hatıraların son şeklini verdim. Refik Ağır Anlatıyor: 1931 yılının Mart ayında Burdur’da doğdum. İlkokulu bitirdikten sonra, iki sene içinde hafızlığımı tamamladım. Sonra saatçilik mesleğine başladım. On altı yaşımda evlendim. 1948 ile 1952 yılları arasında Dinar’ın Yeşilhöyük -eski ismi Bozüyük- köyünde resmi imam olarak vazife aldım. O köyde Denizli’nin Çivril ilçesinin Homa nahiyesinden Hacı Hasan isminde çok mübarek bir kardeşimiz vardı, O bize Risale-i Nur’u tanıttı. ÜSTAD’IMIZIN BURDUR’DA KALDIĞI YERLERİ YIKTILAR, DÜZLEDİLER MAALESEF Hz. Üstad 1926 yıllarında Burdur’da sekiz ay kadar kaldı biliyorsunuz. Ben daha doğmamışım. Burdurlu olmam hasebiyle, Üstad’ın Garbî Anadolu’daki ilk mekânlarından ve rahmetli babamdan duyduğum, dinlediğim bazı hadiselerden bahsedeyim size önce. Babam anlatırdı; biz aynı mahallede oturmuşuz Üstad’la. Bu mahallenin eski ismi “Divan Baba” idi. Mahallenin camisine de Üstad zamanında “Deli Baba Camisi” deniyordu. Sonra “Divan Baba” dediler. Caminin karşısında “Divan Baba Türbesi” vardı. İşte oranın ismi bu Divan Baba Tekkesi’nden geliyordu. Bu caminin adını en son olarak “Abdullah Efendi Camisi” olarak değiştirdiler. Babam şöyle anlatırdı: “Üstad önce caminin bir odası vardı, orada kaldı. Sonra caminin bitişiğinde küçük bir evceğiz vardı, orada kalmaya başladı. Üstad herkesi kabul etmez, bazen izin alınıp gidilir, sohbet edilirdi kendisiyle.” Oraları, Üstadın kaldığı yerleri yıktılar, düzlediler maalesef. Sadece Cami ve Divan Baba Türbesi duruyor. “Üstad’ımız Burdur’da iken evden çıkmaz, bazen çıkacak olursa karşıdan bir hanım gelse, hemen arkasını döner, o hanım geçinceye kadar ona ters dönerdi.” Bunu da babam anlatırdı bize. SİGARA HARAM MI HELAL Mİ? Burdur’da iki arıcı arkadaş “Sigara haramdır, değildir” diye münakaşa ediyorlar. İş çıkmaza girince, gidelim hoca efendiye soralım diyorlar. Giderken boş gitmeyelim, bal götürelim diye bir bakraç içine biraz bal koyuyorlar. Üstad’tan izin alıyorlar, caminin yanındaki odasına giriyorlar. Selam verdikten sonra, nasılsınız iyi misiniz diye konuşma başlıyor. Üstad “O bakracın içinde ne var?” diyor. “Efendim yiyesiniz diye küçük bir hediye getirdik” diyorlar. “Nedir o?” “Bal.” “Balı arı yapar değil mi?” “Evet.” “Arı sokucu mahlûktur, bu balı alırken sokmaz mı?” “Efendim biz balı alırken kovanın arkasını açar, bir çaput yakar, tüttürürüz oraya; arı dumandan ön tarafa kaçar, sıkışır; balı aldıktan sonra da tütsüyü dışarı çıkarırız.” “Haa şu sigara içenlerin, dumanı içine çektiği zaman, imanın sıkışıp kaldığı gibi ha?” diyor Üstad. Çocuklar daha sigara haram mı, değil mi diyemeden cevaplarını almış oluyorlar. Bunu babam anlatırdı bizlere. Mahallemizde olan bir hadisedir bu. Bu hadise dostlar arasında hala anlatılır Burdur’da. (Aynı hatırayı merhum Vahşi Şaban ağabeyden dinlemiş ve kaydetmiştim. Ö.Özcan) Refik Ağır ağabeyin hatıralarının tamamı, Ağabeyler Anlatıyor cilt-6 kitabından okunabilir.

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×