Ali Rıza Muhlis: Üstad önde talebeleri arkada ikişerli kelepçelenmiş olarak yollarda görüyordum

submitted by Mehmet ER on 10/28/23 1

ALİ RIZA MUHLİS AĞABEY Denizlili Ali Rıza Muhlis ağabeyimiz 1927 doğumlu olup, 17 Temmuz 2016 tarihinde yine Denizli’de vefat etmiştir. Evinde ziyaret ettiğimiz Ali Rıza ağabeyimiz yaşına rağmen mükemmel bir hatip, hafıza tam yerinde... Davudi sesiyle etkileyici hitabeti var. Müezzinlik, imamlık dâhil epeyce meslek değiştirmiş. Kendi ihtiyarıyla olmamış bu hareketlilik. Halk Partisi zulmüne bakıyor çilesi... Ali Rıza ağabeyin öne çıkan ev önemli hatırası; 1944 senesinde Denizli Mahkemesinden beraat eden Bediüzzaman Hazretlerinin -iki ay müddetle- Şehir Oteli’nde kalmaya başlamadan önce, bir müddet Ahmet Ağanın Hanı’nda kalmış olduğunu öğrenmemizdir. Muhlis ağabeyimizin dört defa Hz. Üstad’ı görmesi var. İkisinde kısa da olsa konuşmasına şahid oluyor. İlk Denizli hizmetlerini anlatırken, o günlerin kahraman ağabeylerini de yâd etmemize vesile oldu Muhlis ağabeyiz ALİ RIZA MUHLİS ANLATIYOR Denizli’nin Çaybaşı Mahallesi’nde 1927 yılında doğmuşum. 17 yaşında ortaokulu bitirdikten sonra Denizli Ticaret ve Sanayi Odası’na memur olarak tayin olundum. Malum olduğu üzere Üstad’ımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin 1943 senesinde Denizli’de bir mahkemesi vardır. O tarihte Üstad ve talebeleri Denizli hapishanesindeydi. Hz. Üstad ve talebeleri Denizli Hapishanesinde 9 ay yattıktan sonra, 1944’de beraat ettiler. Beraattan sonra talebeleri memleketlerine gitti, Hz. Üstad iki ay daha Denizli’de kaldı. Önce Ahmet Ağanın hanında, daha sonra Şehir Otelinde kaldı... BEDİÜZZAMAN DENİZLİ’DE ŞEHİR OTELİ’NDEN ÖNCE AHMET AĞANIN HANI’NDA KALDI 1944’de sabahları vazifeme gidip gelirken Bediüzzaman Hazretlerini talebeleriyle beraber hapishaneden mahkemeye gelip gidişlerini gördüm. Önde Hz. Üstad, arkada ağabeyler ikişer ikişer kelepçeli olarak jandarma nezaretinde geçiyorlardı. Fakat daha ben bir şey bilmiyorum. Hiç duymamıştım Bediüzzaman’ı. Yolda bekleşen insanlara; “Kimdir bunlar, nedir, ne oluyor?” diye sordum, kimseden ses çıkmadı. O zaman insanlarda çok şiddetli korku vardı. Hükümet disiplini kuvvetliydi. Kimse kimseye bir şey diyemezdi. En yakınlarıma bile sorduğumda bir cevap alamadım. Denizli’de Delikli Çınar Camii’nin orada Ahmet Ağanın bir hanı vardı. Delikli Çınar Camiine 150 metre kadar mesafedeydi. Onun alt katı kahvehane, üst kısmı da otel gibi bir han vaziyetindeydi. İki katlı küçük eski bir binaydı. Ahmet Ağanın Hanı derlerdi oraya. Üstad hapishaneden çıkınca ilk önce bu handa kaldı. Tahminen 15 gün orada kalmış olabilir. Bir gün işimden dönüşümde orada Hz. Üstad’ı gördüm. Hanın salon kısmı pencerelerden görünürdü. Üstad’ın pencereden bakarak her tarafı seyrettiğini gördüm. Orada araba durağı vardı, genişçe şöyle betonlanmış bir alan. O alanın üzerinde fayton arabaları dururdu. Faytoncular biraz küfürbazdırlar. Üstad onların konuşmalarından, bağrışmalarından rahatsız olmuş, müracaat etmiş, ondan sonra Şehir Oteli’ne nakledilmiş. Yani Hz. Üstad 1944’de beraat ettikten sonra ilk olarak bu Ahmet Ağanın Hanı’nda kaldı, ondan sonra Şehir Oteli’ne geçti. Ahmet Ağanın oteli şimdi yok, yıkıldı. Şehir Oteli’nin binası duruyor. Bediüzzaman’ı, Denizli’de mahkemesi sırasında ilk defa bu şekilde görmüş oldum. Denizli’de bir daha hiç görmedim. HASAN FEYZİ AĞABEY ÇOK TESİRLİ VAAZ VERİRDİ, GÖZYAŞLARIMI TUTAMAZDIM Fıtraten çok heyecanlıyım, din-i İslam’ın hâkim olmasını isteyenlerdenim. Babam rahmetli İsmail Baki, Çaybaşı Camii’nin fahri müezziniydi. Ailece dindar yetiştik biz. Çok heyecanlıyım ya o zaman; merhum Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Cemiyeti vardı. Buna ben de dâhil oldum. Hatta bana Denizli temsilcisi olmam için kart gönderdi. Bir zaman öyle devam ettik. Sonra 1946 yılının Kasım ayı geldiğinde ben asker oldum. Askerliğimi evvela İzmir Gaziemir’de sonra Bergama’da yaptım. Askerde Büyük Doğu Cemiyeti’ne girdiğim için takibata uğradım. Bir müddet sonra kardeşlerimiz Ahmed Hamamcıoğlu, Ahmed İzmirlioğlu, Tevfik Çavuş, Kalaycı Kazım Kayaalp, Yakup Cemal Ağabey gibi zatlarla tanıştık. Onlarla çok oturduk kalktık, dersler yaptık. Hasan Feyzi Yüreğil ağabeyle çok yakın olmasam da karşılıklı selamlaşırdık. Onun Dört Çeşme Camii’nde verdiği Cuma vaazı ve hutbelerini takip ederdim. Çok tesirli vaaz verirdi, gözyaşlarımı tutamazdım. Hasan Feyzi Ağabey benim askere gittiğim Kasım 1946’da vefat etti. Ağabeylerle derslere böyle devam ederken bir dersanemiz oldu. Her gece ders veriyorum, gruplar halinde talebelerim vardı. Kur’an öğretiyorum, Risale-i Nur okuyoruz, yazıyoruz onlarla. Ahmed Feyzi Ağabey de gelir, dersanede ders okurdu o talebelere. Hafız Mustafa Kocaya da çok kahramandı. Onun maddi durumu iyiydi. Hulusi Yahyagil Ağabey 1949 senesinde Denizli’ye Askerlik Şubesi Başkanı olarak geldi. Altı ay sonra 1950’de buradan emekli oldu ve memleketi Elazığ’a gitti. Hulusi ağabeyin derslerinde çok bulunduk, çok da kalabalık oluyordu. Hatıraların tamamı Ağabeyler Anlatıyor cilt-8 kitabından okunabilir.

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×