Vahşi Şaban Akdağ Ağabey: Adam Bediüzzaman’ı bir anlattı ki görmek için yanıyorum. Güneş durdu sanki

submitted by Mehmet ER on 10/28/23 1

(VAHŞİ) ŞABAN AKDAĞ Takvimler 1929 yılını gösterirken, Isparta’nın Bozanönü köyünde dünyaya geldi (Vahşi) Şaban Akdağ Ağabey. 12 Mayıs 2005 tarihinde de kendi köyü Bozanönü’nde ahiret âlemine irtihal eyledi. Önce şunu belirteyim; Hz. Üstad’ın kendisine “Vahşi” lakabını niçin ve nasıl verdiğinin hikâyesini anlattı Şaban Ağabey. Tabi yine o kendisine has nükteli üslubuyla... Anlatımı gelecek. 1958 senesinde Üstad Bediüzzaman hazretlerinin yakın hizmetlerini gören ağabeylerin tamamı Ankara’da hapishaneye girince, Şaban Ağabey o sırada Isparta’da bulunan Hz. Üstad’ın yanında bir müddet hizmet etmiştir. Daha evvelden de Hüsrev Altınbaşak ağabeyin hizmetinde bulunuyor Şaban Ağabey. Vahşi Şaban Ağabey, en çok hatıralarını dinlediğimiz ağabeylerin başlarında gelir. Bir hitabet ve belâgat ustası olan ağabeyimizin kendine has nükteli, mizahî bir üslûbu vardır. Dinleyenleri güldürerek düşündürür. O muhteşem üslûbunu yazıyla canlandırmak elbette mümkün olmadı. Şaban Akdağ, şehir şehir dolaşarak, aziz Üstad’la yaşadıklarını binlerce nur talebesine anlattı. Said Nursi’nin bir gününü, günlük yaşantısının ipuçlarını verdi bizlere. Bediüzzaman’ın hizmetini, yemesini, içmesini, günlük meşguliyetini en safi, en sade bir dille Vahşi Şaban ağabeyden dinledik. Onu dinleyenlerin, Üstad Bediüzzaman’ı tekrar keşfettiğini ve bağlılıklarının, hayranlıklarının arttığını düşünüyorum. Şaban Ağabeyin hatıratı çok önemli ve çok kıymetli… Kaydettiğimiz hatıralarından bazı bölümler şöyle: ÜSTAD: GEL BURADA HİZMET ET Hüsrev ağabeyin hizmetlerini görüyorum. Bir gün yine hizmet için Üstad’ın yanına geldim. 1958’de... Üstad sordu: ‘Şaban senin işin vardır?’ ‘Ben Hüsrev ağabeyin işlerini yapıyorum Üstad’ım’ dedim. ‘Git Hüsrev’e söyle, burada kimse kalmadı, gel sen burada hizmet et’ dedi. ‘Olur Üstad’ım’ dedim. “Gittim Hüsrev ağabeye: ‘Ağabey! Üstad’ın yanında kimse kalmamış, gel sen burada hizmet et, diyor Üstad’ dedim. ‘Git git, kimse kalmamış’ dedi. Üstad’ın bir kendisi var, bir de şoförü Mahmut (Çalışkan) var yanında. Diğer bütün ağabeyler Ankara’da hapishanede… ŞABAN, SEN KULUNÇ KIRMASINI BİLİR MİSİN? Geldim, şoförle (Mahmut Çalışkan) beraber odasına girdik. ‘Şaban, sen kulunç kırmasını bilir misin?’ dedi. ‘Bilirim Üstad’ım’ dedim. Ben de zannediyorum ki, şöyle odun gibi bir şey kırılacak. Kulunç nedir bilmiyorum! Daha askerden yeni gelmişim; hani sert bir şeyse, kuvvetliyim ya, kırarım dedim... ‘Peki, Şaban kalsın, sen git’ dedi şoföre. “‘Kardeşim Şaban, benim kulunçlarım ağrıyor, sen onları sık’ dedi. Cenab-ı Hak lütuf ve ihsanı ile beni mahcup etmedi. Elimi bir soktum, urgan gibi elime geliverdi. Herhalde bunlardır galiba diye düşündüm. ‘Bunlar mı?’ diye de soramıyorum. Bir tarafı sıktım, ‘Bu tarafı da sık’ dedi, orayı da sıktım, ‘Tamam, git!’ dedi. Ertesi gün geldim, yine aynı vazife. İki gün, üç gün... derken artık tapusunu aldık, öğrendik! ÜSTAD EN AĞIR VAZİYETLERDE BİLE LATİFE EDEBİLİYOR Yine bir gün sudan geldim, kapıyı açtım. ‘Fesübhanallah!’ dedi. Bu kelimeyi çok kullanırdı Üstad. ‘Fesübhanallah! Ben seni köyüne kaçmıştır diyordum Şaban’ dedi. ‘Neden Üstad’ım?’ dedim. ‘Senin haberin yok!’ ‘Ben sudan geliyorum Üstad’ım’ dedim. ‘Bu edepsiz herifler taharrî ettiler, kitaplarımızı aldılar’ dedi. ‘Eğer benim Şaban duyduysa kaçmıştır, dedim ben’ dedi. ‘Üstad’ım, kaçar mıyım? Kaçmam.’ dedim. ‘Kaçmaz, kaçmaz; kahramandır bu, kaçmaz’ dedi. Lâtife ediyor tabi. ‘Sana dokunmuyor mu bu edepsiz herifler?’ dedi. Üç tane polis bekliyor, bir de cip... Biri gelip kapının düğmesine dokunuverdi mi: ‘Gel bakalım karakola!’ İtirazsız götürüyorlar. Üstad bunu bildiği için soruyor: ‘Sana dokunmuyor mu bu edepsiz herifler?’ Dedim: ‘Üstad’ım, ben tomofilin girip çıktığı yer var ya, oradan girip çıkıyorum.’ Üstad otomobile ‘tomofil’ derdi. ‘Divane herifler, masumların canını yakıyorlar! Gidip seni şikâyet edeceğim, en çok bana hizmet eden bu diyeceğim’ dedi. Üstad lâtife ediyor. Günde üç-beş sefer çıktığım oluyordu. Bir sefer bile bana, ‘Kimsin, necisin?’ diyen olmadı. Akıl fakirliğinden mi nedir, bunlar beni alıp götürecekler diye aklıma bile gelmiyordu. Daha jetonum yeni düşüyor, vallahi inayet altındaymışız! Bir sefer bile sormadılar bana. Hani ortada başka ev olsa derler, o eve giriyor. Vahşi Şaban ağabeyin hatıraların tamamı Ağabeyler Anlatıyor cilt-1 kitabından okunabilir.

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×