Vahyeddin Küfrevi: Bediüzzaman Mehdi’dir diyorlar. Fakat Mehdi Mekke’den kalkacak, Seyyid olacak...

submitted by Mehmet ER on 10/28/23 1

VAHYEDDİN KÜFREVİ KİMDİR? 1943’de Ağrı/Patnos’a bağlı Demirören köyünde dünyaya geldi, 14 Mart 2022 tarihinde Antalya’da vefat etti. Bediüzzaman’ın, “en son dersimi aldığım” dediği Mehmet Küfrevî Hazretleri’nin torununun oğludur. Aslı Bitlis ve Siirt’e dayanır. 1976 senesinden bu tarafa Antalya’da ikamet etmektedir. Yakın dostları kendisine, ‘Vahdeddin’ olarak da hitap ediyorlar. Vahyeddin Ağabey Mehdi’lik konusunda, sahih hadis-i şerifleri şerh eden bir eser hazırlamıştır. BEDİÜZZAMAN MEHDİ Mİ DİYE GÖRMEK İSTEDİM Vahyeddin Küfrevî Anlatıyor: 1960’ın kış aylarıydı. Ocak Şubat gibi… Bir gün Hocam Molla Abdülbaki’nin yanında bulunduğum sıralarda, Patnos’a geldim. Memduh (Haser) isminde bir terzi vardı. Allah rahmet etsin, İzmir’de vefat etti. Onun terzi dükkânında toplanıyorduk. Kamil Beyin oğlu Sabri Ağa da vardı. İri yarı yaklaşık iki metre boyunda birisiydi. Risale-i Nur’da adı geçen Kör Hüseyin Paşa’nın akrabalarındandı. Sürgüne gönderilip af çıktıktan sonra da geri dönmüş Patnos’un bir köyünde ikamet ediyordu. Sabri Ağa sürgünde iken Bediüzzaman Hazretleri’ni görmüş, ona talebe olmuş ve kitaplarını okumuş. Elinde el yazması Asâ-yı Mûsa, Zülfikar, Sirac-ün Nur gibi eserler vardı. Gelip gittikçe her zaman Bediüzzaman Hazretleri’nin Asrın Mehdisi ve İmamı olduğunu anlatıyordu. Bir gün geldi oturdu yanımıza. Hocalarla hiç barışık değildi. Sürekli tartışır ve kavgacı bir üslûp kullanırdı. Fakat Küfrevî Hazretleri’nin müritlerinden olduğu için bana dokunamazdı. “Hayırdır Sabri Ağa, ne olmuş sana?” dedim. “Vallahi senin hizmetçin olayım, ben sana karışmıyorum. Ben Küfrevî Hazretleri’ne bir şey diyemem. Ama benim elimde Bediüzzaman Hazretleri’nin Beşinci Şua isimli kitabı var. Dedi: “Kim ona Mehdi demezse…” “Sen öyle diyorsun ama bizim de elimizde hocalarımızın kitapları var. Hazret-i Mehdi hakkında iki yüz kadar Resulullah’tan rivayet edilmiş hadisler var. Fakat senin dediğin gibi hiçbir tane hadis, onu öyle izah etmiyor. Bu hadislere baktığın zaman, Bediüzzaman mehdidir diye bir şey yok” dedim. Dedi ki: “Yok efendim! Öyle değil. Bak mesela, siz hocalar bu hadisleri söylüyorsunuz: “Deccal’ın bir eşeği olacak, ayaklarını kaldırdı mı gözünün gördüğü yere kadar adımını atacak... Bir tarafında Cehennem, diğer tarafında Cennet olacak... Bir eşek bu kadar süratli gidebilir mi? Ve o kadar büyük olabilir mi? Ama bak burada Bediüzzaman nasıl yazmış: “Bu trendir. Başında lokanta var, yeme var içme var. Başka tarafında ateş var, cehennem var. Şu kadar süratle gidiyor…” “Allah Allah. Bu adam makul konuşuyor…” dedim. Bir şeyler daha söyledi. Deccalın kuzeyden çıkıp kalkacağını... Birinci gününün bir sene, ikinci gününün bir ay olacağını, Üstad Bediüzzaman’ın Rusya’nın kuzeyine esir gittiğini, orada, kuzeyde, bir günün bir sene kadar uzayıp gittiğini. Daha aşağıya geldikçe ikinci günün bir ay kadar uzadığını… Troçki, Lenin gibilerin varlığını, Deccalın bir tek şahıs olmayacağını, büyük bir zulüm olacağını ve her tarafa kaplayacağını…” Uzunca anlattı. MEHDİ MEKKE’DEN KALKACAK, SEYYİD OLACAK, BEDİÜZZAMAN İSE KÜRT’TÜR Neyse akşama doğru köye, hocama gittim. “Hocam, ben bugün bir deli adam gördüm. Mehdi Hazretleri Bediüzzaman Hazretleriymiş. Mehdi Van’dan kalkmış haberimiz yok” dedim. “Nasıl?” dedi. “Valla Bediüzzaman’ın kitapları var elinde. Deccal’ın büyük bir eşeği olacak, büyük zulmü olacak, kuzeyden kalkacak. Sen bunlara ne diyorsun?” dedim. “Olmaz böyle şey. Elimizdeki hadis kitaplarında bir tek böyle şey var mı? Mehdi Mekke’den kalkacak, Seyyid olacak, Bediüzzaman ise Kürt’tür” dedi. Dedim: “Sen de haklısın. Hadis kitaplarında Resulullah, Mehdi benim Ehl-i Beytimden olacak diyor. Ama Bediüzzaman Ehl-i Beyt’ten değil. Bu nasıl olabilir?” Biz kendi aramızda böylece konuştuk. Sabri Ağa bir hafta sonra tekrar geldi. Yanıma oturdu. “Ne yapıyorsunuz?” dedi. “Ne yapalım, sen öyle bir şey ortaya attın ki, bir haftadır, senin münakaşanı yapıyoruz” dedim. “Vallahi kesinlikle ben sana karşı konuşmuyorum, hürmetim sonsuzdur. Fakat gidin görün bana hak verirsiniz. Bediüzzaman mehdidir” tarzında epey bir şeyler daha söyledi. Akşam yine hocama geldim. Dedim: “Hocam Bediüzzaman Hazretleri kitaplarında diyormuş ki: ‘Ben son dersimi Küfrevî Hazretleri’nden aldım.’ Ben şimdi onu ziyaret edeyim. Bakayım kendisine mehdi alametleri var mıdır? Bir ziyaretle ne olur, bir gidelim.” Dedi: “Valla paramız yoktur. Neyle gideceğiz?” Yanımızda Abdülbaki adında ticaretle meşgul bir komşumuz vardı: “Valla beni de götürürseniz, sizin paranızı veririm” dedi. “Ne kadar verirsin?” dedik. “Her birinize 200’er lira veririm” dedi. O zamanın şartlarında büyük bir paraydı. Neticede anlaştık ve ziyaret için hazırlıklarımızı yaptık. Çünkü Bediüzzaman’ı bir maksatla ziyaret edip görmek istiyorduk. Hocam ve Abdülbaki beyle birlikte Isparta’ya gitmek için, Babya (yeni adı Andaç) Köyü’nden Patnos’a hareket ettik. Bir Austin araba bulduk… Hatıraların tamamı, Ağabeyler Anlatıyor cilt 2 kitabından okunabilir.

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×