Mehmet Kırkıncı: Üstad etrafı gezin Risâle-i Nur’u anlatın diye haber gönderdi. Bayburt’a gittim.

submitted by Mehmet ER on 10/28/23 1

MEHMET KIRKINCI BEDİÜZZAMAN’A 1956’DA ISPARTA’DA YAPTIĞI ZİYARETİNİ ŞÖYLE ANLATIYOR: Salon oldukça sade idi. Yere serilen halılar, tahta zemini bile tam örtmemişti. Oturacak tahta bir divandan başka bir şey yoktu. Duvarlar çıplaktı. Fakat sultan saraylarında bile bulunmayan derunî bir hava vardı, huzur vardı. Bütün yorgunluklarımı unutmuştum. Kapı hafifçe aralandı. Gönlümün semasına nurlu bir dolunay doğmuştu, Bediüzzaman teşrif buyurmuştu. Ayağa fırladık, ellerini öptük. Tebessümle “Hoş geldiniz” dedi. Oturduk, Tahiri Ağabey’e okuması için yolda yazdığım mektubu verdi. Tahiri Ağabey, Üstad’ımızın cihan harbinden önce Erzurum’a geldiğini, bir ay Kurşunlu Camii’nde kaldığını, âlimlerle sohbetlerde bulunduğunu söyledi. Sonra mektubu okudu. Üstad’ımız mütebessimane dinledi ve duada bulundular. Daha sonra Üstad’ımız Ankara’dan getirdiğim Sözler formasını sürurla çevirmeye başladı. Bize dönerek “Risale-i Nur, çok yakın bir zamanda baş tacı olacaktır. Öyle zaman gelecek ki satırları altınla yazılacak, radyo dili ile bütün dünyaya neşrolunacaktır” diye işaretlerde bulundu. Daha sonra Risale-i Nur’u okumanın ehemmiyeti üzerinde konuştu; nazarları, dikkatleri eserlere teveccüh ettiriyordu. “Uzaklardan buralar gelmenize hiç lüzum yok. Risale-i Nur’u okuyan benimle görüşmüş ve benden ders almış gibidir. Sizler buraya gelince ben minnet altında kalıyorum. Sizlerin hiç olmazsa yol paranızı vereyim” dediler. Üstad’ı dikkatle dinliyor, kendisini hayran hayran seyrediyordum. Konuşurken sağ elini yer yer sol dizine hafifçe vuruyordu. Her hareketi nezaket ve nezahet içindeydi. Tecessüm etmiş bir nur gibiydi. O anda, vücuduma bir hiffet, ruhuma bir inşirah, idrakime bir intibah geldi. Ondaki nuranî letafet, gönlümü feyziyle vecde ve ruhumu şevkiyle ihtizaza getirmişti. Yaşına rağmen delikanlı gibi zinde idi. Yorgunluk eseri görünmüyordu. Rengi hafif pembe, boyu ortanın üzerindeydi. Zarif bir endamı vardı. Dudaklarında letafetli bir tebessüm, gözlerinde şefkat pırıltıları vardı. Ensesinden ve şakaklarından aşağı doğru dökülen gür ve beyaz saçları dikkatimi çekmişti. Formayı, “Zübeyir oku!” diyerek Zübeyir Ağabey’e uzattı. Zübeyir Ağabey edeple alarak okumaya başladı. “Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki: İçinde iki unsur var ki her tarafa uzanmış, kök atmış. Hayır-şer, güzel-çirkin, nef’-zarar, kemal-noksan, ziya-zulmet, hidayet-dalâlet, nur-nâr, iman-küfür, taat-is-yan, havf-muhabbet gibi âsarlarıyla, meyveleriyle şu kâinatta ezdad, birbiriyle çarpışıyor. Daima…” Okunan bu parça, sanki benim az önce sokaklardan geçerken yaşadığım halet-i ruhiyeme, suallerime ve istifhamlarıma kerametvârî bir cevap olmuştu. İçim tarifsiz bir heyecana kapılmış, hissiyatımda coşkun dalgalar husule gelmişti. Üstad daha sonra bizlere müteveccihen “Risale-i Nur, yalnız cüz’i bir tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor…” gibi mektuplardan okuttu. Sonra kalktı ve bir nazar-ı tebessümle başımı okşayıp dua ederek taltif buyurdu. Selam vererek yanımızdan odasına doğru uzaklaşırken, maddî-manevî varlığımı da peşinden sürüklüyordu. Millet ve memleketimizin geleceği hakkındaki bütün endişelerim bu ziyaretle silinip gitmişti. İstikbale güvenle bakmaya başlamıştım. Risale-i Nur’un Anadolu’nun her köşesine yerleşeceğine inancım tam kuvvetlendi. Bu eserlerin intişarının beşerî hiçbir kuvvetle bertaraf edilemeyeceğine, aksine daima parlayacağına tam olarak kanaat getirdim. Üstad’ımız odasına girdikten sonra hizmetindeki Ağabeylerle sohbetlerde bulunduk. Onlardaki ihlâs, şevk ve azmi müşahede ettim. Üstad’a azim bir sadakatle bağlı olan bu Isparta Kahramanlarını seyrederken Ashab-ı Suffe’yi hatırladım. Onları gönülden tebrik ettim. Erzurum’a döndüğümüzde bu seyahatim şevk ve gayretimi kat kat arttırmıştı. Bu ziyaret ve seyahatten aldığım şevk ve gayretle Risale-i Nur’u büyük bir azimle yeniden okumaya koyuldum. Dersler başlattık, bu vesile ile Nurlardan istifade edenlerin sayısı günbegün çoğaldı. Başta çevre il ve ilçelerle münasebetler kurup ziyaretler dersler tertip ettik. Bu şekilde hizmet Erzurum’un çevre il ve ilçelerinde ve bütün şarkî Anadolu’da hızla yayılmaya başladı. Hatıraların tamamı Ağabeyler Anlatıyor cilt 2 kitabından okunabilir.

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×