Mesnevi-i Nuriye Dersleri - 48 : Hubâb - 12.Ders | Prof. Dr. Şener DİLEK ile Marifet Nurları

submitted by Mehmet ER on 09/19/23 1

📌 Prof. Dr. Şener DİLEK ile Marifet Nurları 💥#MESNEVİİ​​​​​​​​​​​​​ #NURİYE​​​​​​​​​​​​​ #DERSLERİ​​​​​​​​​​​​​-48 #HUBÂB​​​​​​​​​ - 12.DERS 📕Risale-i Nur Külliyatından Mesnevi-i Nuriye 🖋️Müellifi: Bedîüzzaman Said Nursi ✒️Mütercimi: Abdülmecid Nursî __________ Hubab Kur'an-ı Hakîm'in ummanından İ'lem eyyühe'l-aziz! Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve ziynetleri; Hâlık'ımızı, Mâlik'imizi ve Mevla'mızı bilmediğimiz takdirde cennet olsa bile cehennemdir. Evet, öyle gördüm ve öyle de zevk ettim. Bilhassa şefkatin ateşini söndürecek, marifetullahtan başka bir şey var mıdır? Evet, marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi cennete bile iştiyak geri kalır. İ'lem eyyühe'l-aziz! Dünyada cereyan eden ve husule gelen her bir şeyin iki vechi vardır. Biri âhirete bakar ki nefsü'l-emirde en sabit en ağır bu vecihdir. İkincisi dünyaya, nefsine, hevaya bakar. Bu vecih, hakaret, hiffet ve zevalden öyle bir mevkidedir ki kalbin teessürüne, teellümüne, ızdırabına, düşüncelerine bâis olacak bir kıymette değildir. İ'lem eyyühe'l-aziz! İnsanların öyle eblehleri vardır ki şeffaf bir zerrede şemsin timsalini veya bir çiçeğin renginde şemsin tecellisini görse, şemsin o timsal ve tecellisinden, hakiki şemsin bütün levazımatını, hattâ âleme merkez olmasını ve seyyarata olan cezbini talep edip isterler. Maahâzâ o zerrede veya o çiçekte gördüğü timsal ve tecellinin bir arızadan dolayı kayboldukları zaman, basar ve basîretinin körlüğü dolayısıyla hakiki şemsin inkârına zehab ederler. Ve keza o eblehler tecelli ile husule gelen vücud-u zıllîyi, vücud-u hakiki ve aslîden fark edemezler, birbiriyle iltibas ederler. Bunun için bir şeyde şemsin timsalini, gölgesini gördükleri zaman, şemsin hararetini, ziyasını ve sair hususiyatını da istemeye başlarlar. Ve keza o eblehler sinek, böcek ve sair küçük ve hasis şeylere bakarken, onlarda pek yüksek bir eser-i sanat ve hikmet görmekle, derler: "Sâni' bunlara pek fazla ehemmiyet vermiştir. Bir sineğin ne kıymeti olabilir ki bu kadar masraflara, külfetlere mahal olsun?" Arkadaş! Bu gibi eblehleri ikna ve işkâllerini def' için dört şeyin bilinmesi lâzımdır. Birincisi: Cenab-ı Hakk'ın rububiyetinin kemaliyle alâkadar olan her şey, onu tavsif eder. Fakat o şeyin, rububiyetine mazhar olduğu münasebetiyle, kemalinin de mahall-i tecellisi olur. Fakat o kemal ile muttasıf olamaz. İkincisi: Her şeyden Cenab-ı Hakk'ın nuruna bir kapı açılır. Bu kapılardan birisinin kapanması, gayr-ı mütenahî sair kapıların da kapanmasını istilzam etmez. Fakat hepsinin bir miftah ile açılması mümkündür. Üçüncüsü: İlm-i muhitten in'ikas eden kader, her şeyde esma-i nuriyeden bir hisse tersim etmiştir. Dördüncüsü: اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ۝ مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ Bu âyetlerin sarahatine göre, her şeyin vücudu "Kün" emriyle bağlı olduğu gibi bütün eşyanın icad ve sonradan ihyaları, bir nefs-i vâhidenin icad ve ihyası gibidir. Demek icad, Cenab-ı Hakk'a isnad edilirse bu kadar rahat ve kolay olur. Amma esbaba veya eşyanın kendilerine isnad edildiği zaman, bütün ukalânın ve eblehlerin hükümlerinden neş'et eden muhalatı kabul etmeleri lâzım gelir. İ'lem eyyühe'l-aziz! Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan, hakikatleri durub-u emsal ile beyan ediyor. Çünkü daire-i uluhiyete ait hakaik-i mücerrede, daire-i mümkinatta ancak misaller ile temessül ve tavazzuh eder. Mümkin ve miskin olan insan da daire-i imkânda misallere bakarak, fevkinde bulunan daire-i vücubun şuunatını, ahvalini düşünür. İ'lem eyyühe'l-aziz! Her şeyin içine melekût, dışına da mülk denir. Bu itibarla insan ile kalp, birbirine hem zarf hem mazruf olur. Çünkü insan mülk cihetiyle kalbe zarf olur. Melekût cihetiyle de mazruf olur.Bu kaide arş ile kevn hakkında da tatbik edilir. Şöyle ki: Arş; Zâhir, Bâtın, Evvel, Âhir isimlerinin halita ve karışığıdır. Bu halitada dâhil olan ism-i Zâhir itibarıyla arş, mülk; kevn, melekût olur. İsm-i Bâtın itibarıyla arş, melekût; kevn, mülk olur. Demek, arşa ism-i Zâhir nazarı ile bakılırsa kendisi zarf, kevn de mazruf olur. İsm-i Bâtın gözü ile bakılırsa kendisi mazruf, kevn zarf olur. Ve keza ism-i Evvel itibarıyla وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَٓاءِ âyetinin işaret ettiği kevnin bidayetini içine alıyor. Ve ism-i Âhir itibarıyla سَقْفُ الْجَنَّةِ عَرْشُ الرَّحْمٰنِ hadîs-i şerifinin îma ettiği kevnin nihayetini içine alıyor. Demek arş, öyle bir halitadır ki şu dört isimden aldığı hisseler ile kevn ü vücudun sağını, solunu, üstünü ve altını ihata etmiş oluyor. Risale-i Nur-Mesnevi-i Nuriye/104-106 ______________ #mesnevi​​​​​​​​​​​​​ #nuriye​​​​​​​​​​​​​ #dersleri​​​​​​​​​​​​​ #hubab​​​​​​​​​ #katrenin​​​​​​​​​​​​​ #zeyli​​​​​​​​​​​​​ #hatime​​​​​​​​​​​​​ #reshalar​​​​​​​​​​​​​ #reşhalar​​​​​​​​​​​​​ #lemalar​​​​​​​​​​​​​ #mukaddeme​​​​​​​​​​​​​ #iman​​​​​​​​​​​​​ #hizmet​​​​​​​​​​​​​ #tebliğ​​​​​​​​​​​​​ #teblig

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×