Mesnevi-i Nuriye Dersleri - 79 : Habbe - 25. Ders | Prof. Dr. Şener DİLEK ile Marifet Nurları

submitted by Mehmet ER on 09/19/23 1

📌 Prof. Dr. Şener DİLEK ile Marifet Nurları 💥#MESNEVİİ​​​​​​​​​​​​​ #NURİYE​​​​​​​​​​​​​ #DERSLERİ​​​​​​​​​​​​​-79 #HABBE​​​ - 25.DERS 📕Risale-i Nur Külliyatından Mesnevi-i Nuriye 🖋️Müellifi: Bedîüzzaman Said Nursi ✒️Mütercimi: Abdülmecid Nursî ____________________ ZEYLÜ'Z-ZEYL بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ Üçüncü kelimenin muhal ve butlanı ise: Evet, tabiatın iki ciheti vardır. Biri zâhiridir ki ehl-i gaflet ve dalaletçe hakikat zannedilmiştir. Diğeri bâtınıdır ki sanat-ı İlahiye ve sıbga-i Rahmaniyedir. Tabiata ilâveten iddia edilen kuvvet ise Hâlık-ı Hakîm-i Alîm'in cilve-i kudretidir. Ehl-i gafletin sâni' olarak telakki ettikleri tabiata, cenah olarak yapıştırdıkları kör tesadüf ve ittifak ise dalaletten neş'et eden ıztırar neticesinde şeytanların ihtira ettikleri hezeyanlardır. Çünkü müteaddid eserlerimde kat'î bir surette ispat edildiği gibi hârikaların hârikası olan şu sanat ancak ve ancak bütün evsaf-ı kemaliye ile muttasıf bir Habîr-i Basîr'in yed-i kudretinden çıkmamış ise şu kesif, camid, mukayyed, miskin, mümkinin eliyle mi şu kâinata giydirilen gömlek yapılmıştır? Yoksa âlemlere giydirilen şu güzel teşekkülleri, nakışları baûda veya kaplumbağa mı yapmıştır? Hâşâ, sümme hâşâ! Evet insanda, her şeyde Sâni'-i Ezelî'nin masnuu olduklarına mevcudatın adedince şahitler vardır. Mesela: 1- Kâinattır. Evet, kâinatın ihtiva ettiği bütün zerrat ve mürekkebatın her birisi elli beş lisan ile şehadet etmektedir. 2- Kur'an'dır. Evet, Kur'an bütün enbiya, evliya ve muvahhidînin kitaplarıyla, sahife-i kevn ü vücudda yaratılan icadî ve tekvinî âyetler Hâlık'ın hallakıyetine âdil şahitlerdir. 3- Mahlukatın reisi ve resulü, bütün enbiya, evliya, melâike ile birlikte, her şeyin sâni'i Allah olduğuna ilan-ı şehadet ediyorlar. 4- İns ve cin taifeleri envaen ihtiyacat-ı fıtriyesiyle şahittirler. 5- Uluhiyet ve hallakıyetin Allah'a mahsus ve münhasır olduğuna Allah da şehadet ediyor. Arkadaş! Sanatın, vücuh‑u selâse-i mezkûre üzerine mümkine veya hakkın istilzam ettiğine nazaran Vâcib'e olan isnadı meselesi; semeredar bir ağaç meselesi gibidir. Şöyle ki: Ağacın o semereleri, ya vahdete isnad edilir. Yani neşv ü nema kanunuyla ağacın kökünden, kök de çekirdekten, çekirdek de evamir-i tekviniyeyi temessülden, evamir-i tekviniye de "Kün" emrinden "Kün" emri dahi Vâhid-i Vâcib'den sâdır olmuştur. O vakit, o ağaç bütün eczasıyla, yapraklarıyla, dallarıyla, semereleriyle yaratılış kolaylığında bir semere-i vâhide hükmünde olur. Çünkü vahdete nisbeten küçük bir semere ağacıyla pek büyük ve çok semereli bir ağaç arasında fark yoktur. Bu adem-i fark, vahdette suhuletle yüsr, kesrette suubetle usrün bulunduğundan neş'et etmiştir. Eğer kesrete isnad edilirse her bir semere, her bir çiçek, her bir yaprak, her bir dal; tam ağacının vücuda gelmesine lâzım olan bütün âlât, cihazat, esbab vesaireye ihtiyaç gösterecektir. Çünkü küll cüzde dâhildir. Ona ne lâzımsa buna da lâzımdır. Mesele bu iki şıktan hariç değildir. Biri vâcib, diğeri mümtenidir. Hülâsa: Bir hüceyrenin vücuda gelmesi kendisine isnad edilirse kâinata muhit olan sıfatlar kendisinde lâzımdır. Esbaba isnad edilirse âlemdeki bütün esbabın o hüceyrede içtimaları lâzım gelir. Halbuki sineğin iki eli sığmayan bir hüceyre, iki ilahın tasarrufuna mahal olabilir mi? Hâşâ! Maahâzâ hüceyreden tut, âleme kadar her bir şeyin bir nevi vahdeti vardır. Öyle ise Sâni' de vâhid olacaktır. Çünkü vâhid ancak vâhidden sudûr eder. Ve keza bir habbe şemsi ziyasıyla, rengiyle (tecelli suretiyle) içine alabilir. Fakat masdariyet itibarıyla, bir habbe, iki habbeyi içine alıp onlara masdar olamaz. Ve keza vücud‑u haricî, vücud‑u misalîden daha sabit, daha muhkemdir. Vücud‑u haricîden bir nokta, vücud‑u misalîden bir dağı içine alabilir. Kezalik vücud‑u vücubî, daha kavî daha râsih daha sabittir. Belki de vücud‑u hakiki, vücud‑u haricî ondan ibarettir. Binaenaleyh ilm-i muhit-i ezelîde temessül eden imkânî vücudlar, vücud‑u vücubînin tecelliyat-ı nuriyelerine âyine ve ma'kestirler. Öyle ise ilm-i ezelî, imkânî vücudlara âyine olduğu gibi imkânî vücudlar da vücud‑u vücubîye âyinedir. Sonra o imkânî vücudlar, ilm-i ezelîden vücud‑u haricîye intikal etmişlerse de vücud‑u hakiki mertebesine vâsıl olmamışlardır. * * * Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye / 144 - 146 __________________________ #mesnevi​​​​​​​​​​​​​ #nuriye​​​​​​​​​​​​​ #dersleri​​​​​​​​​​​​​ #habbe​​​​​​​​​​​​

Leave a comment

Be the first to comment

Email
Message
×
Embed video on a website or blog
Width
px
Height
px
×
Join Huzzaz
Start collecting all your favorite videos
×
Log in
Join Huzzaz

facebook login
×
Retrieve username and password
Name
Enter your email address to retrieve your username and password
(Check your spam folder if you don't find it in your inbox)

×